Yalvaç Masaj Salonu Hizmetleri Ebru

Yalvaç Masaj Salonu

Yalvaç Masaj Salonu Dağa buradan tırmanmaya çalışırız” dedi. “Bana

kalırsa, en basit yol buradan. Hem ormanın bitkileri filan

daha azca burada; çoğu pembe kaya. Haydi, gelin.”

Üç çocuk tırmanmaya başladılar. Bilinmeyen bir güç,

kayaları yerinden koparıp paramparça etmiş; küçüklerini üstte

bırakarak, çarpuk çurpuk yığmıştı onları. Tepesinde eğri bir

taş duran pembe dik kayalar, başlıca özelliğiydi buranın. Her

dik kayanın üstünde bir dik kaya daha vardı. Böylece ormanın

karmakarışık sürüngen bitkileri içinde dengelenen pembe

kayalar, semane doğru yükseliyordu. Bu dik kayalardan

çoğunun dibinde, yukarıya doğru dolanan daracık bir yol

vardı. Çocuklar, yüzlerini kayalara çevirip, bitkilerin içerisinebata çıka yan yan ilerleyebiliyorlardı bu yolda.

“Bu yol nasıl olmuş?”

Yalvaç Masaj Salonu

Jack durdu, terli yüzünü sildi. Ralph yanında, nefes

soluğaydı.

“İnsanlar mı açtı bu yolu?”

Jack, hayır dercesine başını salladı:

“Hayvanlar.”

Ralph, gözlerini kıstı, ağaçların altındaki karanlığa baktı.

Minnacık titreşimler içindeydi orman.

“Haydi, gelin.”

Girintili çıkıntılı kayalar arasında dik yokuşu tırmanmak

değil, bir sonraki yolu bulmak için bitkilerin içine dalmak

zorunluluğuydu aslolan güç olan. Sürüngen bitkilerin kökleriyle

sapları birbirine öyle bir karışmıştı ki, çocukların bükülebilen

elastik iğneler şeklinde, onların arasından sıyrılmaları gerekiyordu.

Çocuklara yol gösteren tek şey, kahverengi toprakla

tepelerindeki yapraklar arasından zaman zaman sızan ışıktı.

Bir de yolun yukarı doğru yükselmesine dikkat ediyorlardı.

Sürüngen bitkilerin urganlarıyla kaplı deliklerden hangisi

birazcık daha yüksekse, ona basıyorlardı hep.

Nasıl yapmış oldularsa yaptılar, yukarıya doğru ilerleyebildiler.

Birbirine giren bitkiler içinde takılıp kaldıkları aniden,

bir ihtimal geçirdikleri en güç anda, Ralph ışıldayan gözlerle dönerek

baktı iki arkadaşına.”

“Yaşasın!”

“Müthiş!”

“Şahane!”

neden keyiflendikleri belli değildi. Üçü de kan ter içinde,

pisliğe bulanmış, bitkindi. Ralph’ın her bir yanı fena halde

çizilmişti. Sürüngen bitkiler, bacaklarının üst kısımları kadar

kalındı. Aralarından geçebilmek için daracık tüneller

bulmaları gerekiyordu. Ralph, bir deney yapmak için bağlarırdı.

Boğuk yankıları dinlediler.

“hakikaten kâşiflik yapıyoruz” dedi Jack. “bizden önce

kimsecikler buraya ayak basmadı bana kalırsa.”

“Bir harita çizmeliyiz” dedi Ralph. “Ne çare ki, kâğıdımız

yok.”

Simon,

“Ağaç kabuklarına çizeriz” dedi. “sonrasında da üstüne

kara bir şeyler süreriz, çizgiler belirsin diye.”

Ormanın kasvetli karanlığında, sessiz ve ağırbaşlı bir

antak kalma içinde, ışıl ışıl gözlerle gene baktılar birbirlerine.