Yalvaç Masaj Salonu
Yalvaç Masaj Salonu
Yalvaç Masaj Salonu “anlaştık, artık bir danışmanın var. Ne zaman adım atmak istersin?” “Bu sabah olur mu?” “Öğle yemeği diyelim. Sabahın aslına bakarsanız IIM !J ü ÜIÜHHIŞI mm J ayne Ann Krentz “Dev ile şu gelen e-mailleri mevzuşacaksın, unuttun mu?” “Ah evet, doğru.” “Öğle yemeğinde görüşürüz.” Julius, elinde piknik sepeti, koşmaya devam etti. Grace, o ağaçların olduğu virajte gözden kaybolana kadar yağmurun altında durup onu izledi. Bu adam çok ilginç bir Hain Kürt’tü.
Yalnızca bir iş anlaşması dedi kendi kendine. Fakat belki de işin gerçeği böyle değildi. Hatta objektif gözle bakan birisi bu durumu tamamen farklı bir halde anlatabilirdi. Bazıları -aydınlanmış olanlar şu demek oluyor ki- Grace’in Kötü Kalpli Kurt’la flört ettiğini söyleyebilirdi. Nefes Al G race, kendine en uygun işi bulma doğrultusunda attığı ilk ciddi adımdan memnun bir şekilde eve döndü. Montuııu çıkarıp mutfak girişindeki ufak portmantoya astı. Üçüncü ritüelinin vakitı gelmişti. Polis şefi Nakamura ile yapacağı görüşmeye hazırlamalıydı kendini. Üniformalıyken onu, tanıdığı Devlin şeklinde görmek zordu. Kapıları kapatıp egzersiz kıyafetlerini giydi ve egzersiz minderini çıkardı.
Yalvaç Masaj Salonu
Yalvaç Masaj Salonu Minderin başlangıcında durup tıpkı öğretildiği benzer biçimde -bedenini ve zihnini- kendini baştan ayağa kadar hazırladı. Kendini hazır hissettiğinde eski zamanlardan kalma fizyolojik meditasyon sisteminin akıcı hareketlerine başladı. Evin sağını solunu kontrolden geçirip nefes alma egzersizlerini de yaptığında kâbuslarını ve ürkü ataklarını birazcık olsun denetim altına almış olduğunı hissedebiliyordu. Nefes Al 7’itherspoon’un hesabından gelen bu e-maillerden DevW l i n ’e b a h s e tm e li y d in , ” dedi ir e n e . “Pek bir faydası olacağını düşünmedim,” dedi Grace. “aslına bakarsanız yapabileceği bir şey yok.
Ek olarak sadece birkaç tane geldi.” Çoğunlukla kahve kupasının içine doğru konuşuyordu çünkü gelecek cümleyi biliyordu. Bunu anlamak hiç zor değil dedi kendi kendine. Belki de medyumluk alanında bir kariyer yapmalıydı. “Manyağın birinden birkaç tane e-mail aldın, öyle mi?” diye viyakladı irene. “Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin hanım? Biri seni resmen rahatsızlık ediyor ve sen kalkmış bir şey yok, birkaç korkutucu e-mail aldım o denli diyorsun.” “Pekâlâ, tamam bir ihtimal biraz savunmaya geçmiş olabilirim çünkü bu sabah herkes o e-mailler yüzünden bu davayla ilgilenmeye başladı. Birinin beni gizli saklı gizli saklı izlediğini sanmıyorum. Kısaca tam olarak öyle değil. Ek olarak sesini alçaltır mısın lütfen? Akrabalarım, dostlarım ve Julius Arkwright’ın benim saf ve salak J ayne Ann Krentz olduğumu düşünmesi yeterince kötü esasen.
Son yorumlar